KIBRIS’TA DINI AKTÖRLER VE SIVIL TOPLUM TEMSILCILERI, İNSAN HAKLARI YUVARLAK MASA TOPLANTISI’NDA BIRARAYA GELEREK, INSAN ONURUNUN KORUNMASININ YOLLARINI TARTIŞTI
Eğitim insan onurunun korunmasında önemli
Kıbrıs’ta dini aktörler ve sivil toplum temsilcileri, insan onurunun herkes için eşit şekilde korunmasının önemini farklı yönleriyle ele aldı. İsveç Büyükelçiliği himayesindeki Kıbrıs Barış Sürecinde Dini Yol Ofisi (RTCYPP) tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen İnsan Hakları Yuvarlak Masa Toplantısı’nda, insan hakları konusunda disiplinlerarası açık bir tartışma yürütüldü.
Dayanışma Evi’nde (Home For Cooperation) yapılan yuvarlak masa toplantısında dini inanca, farklıklara karşı varolan önyargıların, ayrımcılık ve nefret söylemlerinin üstesinden gelinmesinde ve insan onurunun korunmasında eğitimin önemine işaret edildi.
Toplantıya BM İnsan Hakları Temsilcisi Kıbrıs Sorumlusu Roanna Tay, RTCYPP Ofisi Koordinatörü Salpy Eskidjian Weiderud, İsveç Alexandria Enstitüsü Direktörü Peter Weiderud, Kıbrıs’taki farklı cemaatlere mensup din adamları ve Sivil Toplum Örgütü (STÖ) temsilcileri katıldı.
Toplantıda, Beyrut Deklarasyonu ve 18 Taahhüt konusu incelenerek, Kıbrıs bakış açısıyla değerlendirmeler yapıldı, öneriler paylaşıldı.
Mart 2017’de Beyrut’ta biraraya gelen dini aktörler ve insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri temsilcileri, insan onurunu koruma konusunda görüş birliğine varırken, dinler ve insan hakları arasında disiplinlerarası diyalog için alan yaratılması hedeflendi. Bu çerçevede, insan onuru ve eşitlik çerçevesinde, toplumların huzur ve barış içinde yaşaması amaçlanıyor.
İnsanların refahı için ortak zemin yaratılabilir
Kıbrıs’ta insanların çoğunun birbirinin inancını veya tarihini bilmediği veya yanlış bilgilendirildiği belirtilerek, özellikle çocukları insan hakları konusunda eğitmenin bu açıdan büyük önem taşıdığı vurgulandı. İnsanların birbirlerinin hikâyelerini anlamadıkları ve peşin hükümlü olabilecekleri ifade edilerek, birbirinin tarihini, diyalog kurmayı ve diğerinin inancına, nereden geldiğine bakmaksızın saygı gösterilmesinin öğretilmesinin gerektiği dile getirildi.
İnsan haklarının tartışıldığı disiplinlerarası diyalog konusunda dine karşı güvensizlik olduğu yönündeki görüşün de ortaya konduğu toplantıda, her konuda aynı fikirde olunamayacağı ancak ayrımcılık ve nefret söylemi gibi konularda tartışmanın ilerletilebileceği, tüm dinler ve insan hakları bağlamında, insanların refahı için ortak bir zeminin yaratılabileceği kaydedildi.
Kıbrıs’ta dini temsilciler arasında yürütülen diyalog sayesinde, Müftü ve Başpiskopos’un yan yana oturarak, herkesin kendi alanını gördüğünü ve bunun dile de yansıdığı örneği verilerek, buna rağmen daha çok diyalog yapılması ihtiyacından sözedildi.
Çocuklara ve gençlere sevgi ve barışın ne demek olduğu, farklı din ve inanca, etnik kökene sahip kişilere nasıl olumlu yaklaşılabileceğinin öğretilmesinin önemine değinildi.
Önyargılar kırılmadıkça insan hakları konusunda gidilecek uzun yol var
Kıbrıs’ta önyargının yüksek boyutta olduğu ifade edilerek, çocuklara farklıklara saygı göstermeyi ve ayrımcılığın ne kadar olumsuz bir şey olduğunun anlatılması gerektiği düşüncesi paylaşıldı. Toplumdaki önyargılar kırılmadıkça insan hakları konusunda daha gidilecek çok yol olduğunun altı çizildi.
Toplumlar içinde dine yönelik önyargıların kırılarak, barıştan ve sevgiden sözedilmesi gerektiği, insan haklarının kağıt üstünde güzel durduğu ancak iş bunu pratiğe dökmeye geldiğinde o kadar kolay olmadığı, bugün savaşlarda pek çok kişinin hayatını kaybettiği belirtildi.
Farklılığın sadece farkında olmak değil, içselleştirilmesinin gerekliliği öne çıkarılarak, bunun yolunun da eğitimden geçtiği belirtildi. Birlikte yaşamın öğretilmesi, farklı dini inançlara sahip olanları anlamanın farklılıkta kayda değer yer tuttuğu aktarıldı.
Göçmenler toplumdan dışlanıyor
Kıbrıs’ın da içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan savaşlar, adadaki toplumların göçmenler konusuna yakından ilgilenmelerine yol açıyor. Ancak göçmenlerin toplumdan dışlanmaları ve çok kültürlü toplumla nasıl yaşanacağını bilmemeleri sorun yaratıyor. Toplantı sırasında, STÖ temsilcileri, dini aktörlerinin yer aldığı bir platform yaratılması önerisi gündeme geldi.
İnsan hakları konusunu gibi alanlara dikkat çeken iyi niyetli insanların eksiliği üzerinde durularak, özellikle karar vericilerin göçmenler konusunda bazı şeyleri değiştirebileceği görüşü ortaya kondu. Sivil toplum temsilcileri ve dini aktörlerin dışında, bu gibi konularda politika belirleyicilere de görev düştüğü kaydedildi.
Tüm dini inançların gıda, barınma gibi temel ihtiyaçlarla ilgili olduğuna işaret edilerek, Kıbrıs’ta da bu durumda olan insanların bulunduğu, dini aktörlerin ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin bu konuda nasıl bir işbirliği içinde çalışacaklarının yolunu bulmaları gerektiği vurgulandı.
İnsan hakları birbiriyle bağlantılıdır; biri seçilip diğeri bırakılamaz
İnsan hakları gruplarının değerlerle ilgili ortak bir anlayış geliştirmeye çalıştığı ve bunun dini özgürlüğü de kapsadığı dile getirildi. Dini özgürlüğün de insan haklarıyla bağlantılı olduğu, insan haklarının birbirinden ayrılamayacağı düşüncesi paylaşıldı. Genelde bu tarz toplantılara önyargı ile yaklaşıldığı, dini aktörler ve STÖ temsilcilerinin din özgürlüğü ve insan onuru konusunda işbirliği yapmanın yollarını tartışabileceği aktarıldı.
Dinlerin de birbirine eşit düzeyde saygı göstermesi gerektiği, şu anda profesyonel bir alanın bulunmadığı kaydedildi. İnsan haklarının, “bu benim için uygun çünkü dindarım” ya da “şu uygun çünkü dindar değilim” diyerek seçebileceği bir menü olmadığı, bu açıdan bilginin önem kazandığının altı çizildi.